Makyajın Gücü: İletişim Aracı Olarak Güzellik
Son dönemde popülerleşen Turkish Delight makyaj stili, sadece estetik bir tercihten öteye geçiyor. Bu renkli ve cesur stil, kadınların toplumsal hayatta kendilerini ifade etme biçimlerinin bir yansımasıdır. Makyaj, yalnızca dış görünüşü güzelleştirmek için değil, bireylerin toplumsal duruşlarını, kimliklerini ve değerlerini iletmek için kullanılan güçlü bir iletişim aracına dönüşmüştür. Renklerin Gücü Turkish Delight stilindeki canlı renkler, kadınların içsel güçlerini ve özgüvenlerini dışarıya yansıtmalarının bir yolu olabilir. Örneğin, parlak pembe, özgüven ve feminenliği simgelerken, kırmızı ve turuncu gibi enerjik renkler toplumsal normlara karşı bir duruş ve güç gösterisi olarak kabul edilebilir. Bu renkler, toplumsal cinsiyet normlarına ve güzellik anlayışlarına karşı bir
Çocuklar Depresyona Girebilir Mi?
Son bir aydır 9 yaşındaki kızlarının karın ağrısı, baş ağrısı şikayetleri ile okula gitmek istememe, gerekli gereksiz her şeye ağlama, kendi yatağında yatmak istememe gibi davranış değişiklikleri üzerine çocuk hekimine başvuran aileye ; yapılan muayene ve tıbbi tahlillerin normal olduğu, çocuğun şikayetlerinin psikolojik olabileceğini söylenmişti. Aileyle yaptığımız görüşmelerde daha ayrıntılı öykü aldığımızda yemek yeme probleminin de olduğunu, hatta son iki haftadır geceleri alt ıslattığını öğreniyoruz. Annesi : kızım “ okulda arkadaşlarım beni sevmiyor, kimse benimle oyun oynamak istemiyor, ben evde seninle kalmak istiyorum diyerek her sabah ağlıyor “ diyordu. Öğretmenden alınan bilgi de ise ; ”okulda arkadaşlarıyla asıl kendisi
Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı: Yaşam Boyu Büyüme ve Kimlik Yolculuğu 2
4. Başarı vs. Aşağılık Duygusu (Orta Çocukluk: 6-12 Yaş) → Yetkinlik Temel Soru: “İyi bir şeyler yapabilir miyim?” • Çocuklar akademik başarı, spor, sanat ve sosyal etkileşimler aracılığıyla kendilerini değerlendirirler. Bu dönemde başarı duygusu, çocuğun öz güvenini ve yetkinlik hissini artırır. • Eğer çocuk sürekli başarısızlık hisseder, fazla eleştirilir veya yeterince desteklenmezse, yetersizlik ve aşağılık duygusu geliştirebilir (Erikson, 1963). Ebeveynler Ne Yapabilir? ✔ Çocuğunuzun çabasına ve ilerlemesine odaklanarak motive edin. ✔ Büyüme zihniyetini teşvik edin—hataların öğrenmenin bir parçası olduğunu öğretin. ✔ Çocuğunuzu başka çocuklarla kıyaslamak yerine, onun bireysel gelişimine odaklanın. Araştırma Bulgusu: Carol Dweck’in (2006) araştırmaları, büyüme zihniyetine sahip
Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı: Yaşam Boyu Büyüme ve Kimlik Yolculuğu 1
Gelişim, hayat boyu süren bir süreçtir ve deneyimlerimiz, ilişkilerimiz ve karşılaştığımız zorluklar tarafından şekillenir. Erik Erikson’un psikososyal gelişim kuramı, insanın yaşam boyu nasıl geliştiğini anlamamıza yardımcı olan en kapsamlı çerçevelerden biridir. Freud’un psikoseksüel gelişime odaklandığı yaklaşımından farklı olarak, Erikson bireylerin hayatlarının farklı dönemlerinde karşılaştıkları sosyal ve psikolojik zorluklara vurgu yapmıştır (Erikson, 1950). Erikson’un modelinde yer alan sekiz aşamanın her biri, bireyin sağlam bir benlik algısı ve iyi oluş hali geliştirmesi için çözmesi gereken bir psikososyal çatışmayı içerir. Bu aşamalar başarıyla tamamlandığında birey, güçlü ve dengeli bir kişilik geliştirir. Ancak bu çatışmalar çözülemediğinde, ilerleyen yaşlarda psikolojik ve sosyal sorunlara yol
Çocuğun Cinsel Gelişimi İle İlgili Sorular
Soru: “Çocukların anne-babaları ile aynı odada yatmaları doğru mudur?” Cevap: Yatak odanız size aittir. Üstelik çocukların yaşları ne kadar küçük olurlarsa olsunlar, cinsel ilişki sırasında duyacaklarından ve göreceklerinden etkileneceklerdir. Çocuğun kendine olan güven duygusunun gelişebilmesi için erken yaşlarda kendi odasında tek başına yatabilmeyi başarması gerekir. Aynı zamanda evliliğin kurallarını ve anne baba rollerini de öğrendiğinden anne babaların özel bir odası olması gerektiğini öğrenmelidir. Çocuğunuzu her açıdan korumak için aynı odada yatmamalısınız. Soru: Çocuğumla birlikte banyoya girmem sakınca yaratır mı? Cevap: Genellikle 3 yaşa kadar çocuklar anne babanın çıplaklığını çok fazla önemsemeyebilir. 4-5 yaşından itibaren bunun farkına varacaktır. Bu yaşlarda anne
Doğurganlığı Etkileyen Psikolojik ve Duygusal Faktörler
Doğurganlık, yalnızca biyolojik sebeplerin dışında psikolojik bir süreçten de geçer. Günümüzde birçok kadın, biyolojik hiçbir problemi olmamasına rağmen hamile kalamıyor. Duygusal iniş çıkışlar ve stres seviyesindeki artış, hamile kalamamanın psikolojik sebeplerinden biri olabiliyor. Stres ve Anksiyete: Sessiz Bir Düşman Stres ve anksiyetenin, yapılan araştırmalar sonucu yumurtlama döngüsünü etkilediği artık biliniyor. Klinik bir araştırmada Stanford Üniversitesi, yüksek düzeyde stres yaşayan kadınların yumurtlama düzensizlikleri ve hamile kalma oranlarında düşüş yaşadığını ortaya koydu. Sizi en çok rahatlatan nefes tekniklerinden birisini seçip uygulayabilirsiniz. Tabii ki birkaç nefes egzersizi yapıp hemen hamile kalmak bazen zor olabilir. Burada önemli olan, “Stres seviyeniz hamile kalma isteğinizden
Cinsel İsteksizlik
Cinsel isteksizlik nedir? Azalmış cinsel istek, yeterli cinsel uyarı olmasına rağmen cinsel fantezilerin ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin az olması veya hiç olmaması, cinsel arzu duyulmaması durumudur. Halk arasında “frijidite” ya da “cinsel soğukluk” olarak da adlandırılmaktadır.Sebepleri nelerdir? Fiziksel Faktörler: Yaşlanma ve menopoz, kullanılan bazı ilaçlar, böbrek, karaciğer ve kalp yetmezliği, tiroid hastalıkları, şeker hastalığı ve yüksek tansiyon gibi kronik hastalıklar, multipl skleroz, Parkinson gibi nörolojik problemler, ameliyatla rahmin alınması, hormonal dengesizlikler, doğumdan sonraki lohusalık ve emzirme dönemleri, cinsel organlarının yapı ve fonksiyonlarının bilinmemesi, Vajen ve rahim ağzı enfeksiyonları, Psikolojik Faktörler: Vajinismus, aşırı stres, eşler arasındaki geçimsizlikler ve çatışmalar,
Doğum Sonrası İlk Haftalarda Bebeğinizle Temas
Anne olmak harika bir deneyimdir, ancak doğum sonrası her şeyin mükemmel gitmesini beklemek bazen gerçekçi olmayabilir. Hamilelikte ya da doğum sonrası dönemde depresyon yaşayan anneler için en büyük endişelerden biri, bu ruh halinin bebekleri nasıl etkileyebileceğidir. Ancak yeni bir araştırma, annelerin bebeklerine dokunarak, okşayarak ve sevgiyle temas kurarak bu etkileri azaltabileceğini ortaya koyuyor! Bilim insanları, annelerin hamilelikte ve doğum sonrası dönemde yaşadığı depresyonun, bebeklerin genetik yapısı üzerinde nasıl değişikliklere yol açabileceğini araştırdı. 2014 yılında yapılan çalışma, özellikle NR3C1 adı verilen stresle ilişkili bir genin metilasyon seviyelerini inceledi. Gebelik sırasında düşük depresyon seviyesi olan ancak doğum sonrası yüksek depresyon yaşayan
Anne Olduktan Sonra Değişim: Kendini Yeniden Keşfetmek
Anne olmak, kimisi için beklenmedik, kimisi için istenilmeyen, kimisi içinse yıllarca çok istenen bir kimliktir. Bu kimlikle birlikte büyük bir dönüşüm de kapıyı çalıyor. Dönüşüm dersek, açıkçası herkes kendi farkındalığı kadar dönüşüyor. Bu yolda belki de hiç fark etmediğiniz özelliklerinizi keşfettiniz, hiç tatmadığınız duyguları tattınız. İçimizde aslında her duygu var; sadece yaşadığımız olaylar bunları ortaya çıkarıp şiddetini belirliyor. İşte, anne olduktan sonra gelen değişim de bu olaylara dahil… Annelikle Birlikte Gelen Değişimler 1- Kimlik Değişimi ve Kendi Benliğini Yeniden Tanımlama: Anne olduktan sonra "Ben artık kimim?" sorusuyla yüzleşebilirsiniz. Öncelikler değişir, sosyal roller farklılaşır ve bazen eski benlik algısı kaybolur.
Her Yeni Motor Beceride Risk Algısı Yeniden mi Öğrenilir? Düşmenin Buradaki Rolü Nedir?
Her Yeni Motor Beceride Risk Algısı Yeniden mi Öğrenilir? Önceki araştırmalar (Campos et al., 1978, 1992), bebeklerin yükseklik korkusunun emekleme deneyimiyle geliştiğini göstermişti. Adolph ve ekibi (1993; 2000; 2013), bebeklerin bu öğrendiklerini yürüme gibi yeni hareket türlerine aktarıp aktaramadığını araştırdı. Yürümeye Geçişte Geliştirilen Risk Algısı Değişir mi? 8-12 aylık emeklemede deneyimli bebekler, tehlikeli eğimleri fark edip durabiliyordu. Ancak aynı bebekler 12-14 ayda yeni yeni yürümeye başladıklarında düşme risklerini fark edemeyip tehlikeli yerlere adım atıyorlardı. Öğrendikleri motor becerileri yürüme aşamasına geçerken unutmuş gibiydiler. Bebekler, her yeni hareket becerisi için çevreyi yeniden öğrenirler. Emekleme sırasında öğrendikleri