Özgün, Özgür ve Yaratıcı Makyaj Stilleri
Makyaj, sadece güzellik için yapılan bir işlem değil; kişinin kendini ifade etme biçimidir. Renklerin, çizgilerin ve fırça darbelerinin bir araya gelerek ortaya çıkardığı bu sanat; özgürlüğün, özgünlüğün ve yaratıcılığın güçlü bir yansımasıdır. Kuralların dışına çıkmak, cesur olmak ve kendi tarzını yaratmak isteyenler için makyaj sınırsız bir dünya sunar. 1. Özgürlük: Makyajda Kendi Yolunu Seçmek Makyaj yaparken belirli kurallara uymak zorunda değilsiniz. İster canlı renkler kullanın ister sade tonlara yönelin, burada tek kural sizin kendinizi nasıl ifade etmek istediğinizdir. Klasik güzellik kalıplarını bir kenara bırakıp, kendi tarzınızı yaratmak sizin elinizde. “Makyajda özgürsün. Kuralları sen koyarsın, sınırları sen belirlersin.” 2. Özgünlük:
Ergenlik Dönemindeki Kız Çocuklar
Neden ergenlik diye bir şey var? 13 yaşındayım ve ergenlik hakkında pek bir şey bilmiyorum, annem de anlatmadı. Bir çok şeyi okulda arkadaşlarımdan öğrenmek zorunda kaldım. Adet olmayı, farklı duygular hissetmeyi onlardan örendim. İlk adet olduğumda kendimi büyümüş gibi hissedeceğimi zannetmiştim. Oysa ki öyle olmadı. Hala çocuk gibi hissediyorum.Neden duygularım bedenim gibi büyümüyor? Çok karmaşık. Düşüncelerim esip geçiyor, duygularım çabuk değişiyor, bazen çok mutsuz oluyorum, bazen de yerimde duramıyorum. Çabuk sinirleniyorum.Odamı toplamak istemiyorum, banyo yapmam gerektiğini bile annem hatırlatıyor, ama girince de çıkmak istemiyorum. Neden böyle kötü kokuyorum bilmiyorum. Ablamla çok kavga ediyoruz, ben onunla vakit geçirmek istiyorum. O
4 Mart Obeziteyle Mücadelede Milattır
Masanıza veya panonuza koyacağınız, örneğin “OBEZİTE HASTALIKTIR”pankartı o gün sizinle muhatap olan herkesin dikkatini çekecektir. Ya da sizler daha inovatif yöntemlerle, obez insanları kırmadan, üzmeden farkındalıklarını derinleştirebilir, hemen ertesi gün yardım almaya ikna edebilirsiniz. OBEZİTE HASTALIKTIR Kurumda, okulda, hastanede yöneticileri ikna edemediniz veya olanaklar yeterli değil, etkinlik düzenleyemediniz; 4 Mart’ta boş mu oturacaksınız? Elbette hayır. O gün tüm Türkiye’de yapılacak etkinliklerin sosyal medya aracılığıyla duyurulmasına destek verebilirsiniz. Masanıza veya panonuza koyacağınız, örneğin “OBEZİTE HASTALIKTIR” pankartı o gün sizinle muhatap olan herkesin dikkatini çekecektir. Ya da sizler daha inovatif yöntemlerle, obez insanları kırmadan, üzmeden farkındalıklarını derinleştirebilir, hemen ertesi gün yardım almaya
Sanal mı, Gerçek mi Yaşamak İstersiniz?
13 yaşındaki bir danışanım; ” evde en sevdiğim zaman elektriklerin kesildiği zamandır” demişti. “ Çünkü bir anda bir mum ışığı yanar ve herkes birbirinin yüzüne o zaman bakar. Küçük bir çocuk gibi hala, korkuyorum, derim babama .Bilirim ki bir tek o zaman açar bana kucağını, annem bir tek o zaman azarlamaz beni”Televizyon, bilgisayar, cep telefonu derken bir ekrana bakar oldu herkes. Bu durumdan en çok aile bireyleri etkileniyor elbette. Sosyal paylaşım ihtiyacının, sesli hatta görüntülü sohbetin bir tık mesafede olması, çiftlerin birbirlerine olan ihtiyaçlarını azaltıyor. Bir çok işin internet ağı üzerinden gerçekleştirilebilmesi de eve iş getirilmesine, eşin ve çocukların
Çocuklarda Mizaç: Doğuştan Gelen Bir Harita mı, Şekillenen Bir Yol mu?
Her çocuk farklıdır. Kimi çocuk gözlemci ve sakinken kimisi hareketli ve keşfetmeye meyillidir. Bazı bebekler en ufak bir durumda ağlayıp sakinleşmesi zorken, bazıları ise daha kolay sakinleşir ve ortama adapte olur. Peki, bunların hepsi doğuştan gelen bir mizaçtan mı kaynaklanıyor, yoksa anne, baba ve çevrenin tutumuyla mı oluşuyor? Mizaç Nedir ve Neden Önemlidir? Mizaç, bir çocuğun doğuştan getirdiği bireysel özelliklere denir. Yani, bir çocuğun dünyayı nasıl algıladığı, olaylara nasıl tepki verdiği ve çevresiyle nasıl ilişki kurduğu mizacının temel taşlarını oluşturur. Thomas ve Chess’in klasik mizaç kuramına göre çocuklar üç temel mizaç grubuna ayrılabilir: Kolay mizaçlı çocuklar: Düzenli uyku ve
2035’te Çocukların Yüzde 40’ı Obez Olacak
Obezite, tüm dünyada halk sağlığını tehdit eden unsurların en başında gelmektedir ve sıklığı giderek artmaktadır. Türkiye nüfusunun 3’te 1’inin obez olduğunu belirten Prof. Dr. Melih Bulut, obezite konusunda mecliste acil bir eylem planının hazırlanması gerektiğini söyledi. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), obeziteyi "Sağlığı bozacak ölçüde vücutta anormal veya aşırı yağ birikmesi'' olarak tanımlıyor. Obezite, boy ve kiloya dayalı vücut yağı ölçüsünün (vücut kitle indeksi) 30 veya daha yüksek değere sahip olduğu durumlarda ortaya çıkıyor. Elips Haber'de yer alan habere göre, Akıllı telefon, tablet gibi teknolojik cihazların kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte fiziksel aktivitelerin azalması ve beslenme alışkanlıklarının olumsuz yönde değişmesi, öne çıkan
Toksik Anne ve Babalar
Hepimiz anne babalarımızın içimize ektikleri zihinsel ve duygusal tohumlarla büyüyoruz. Sağlıklı ailelerde bu tohumlar; sevgi, saygı, bağımsızlık ile ekilirken, ne yazık ki pek çok ailede korku, suçluluk, baskı ile ekiliyor.Bu tohumlar biz büyüdükçe filizleniyor, yetişkin olduğumuzda duygularımızı, davranışlarımızı, dolayısıyla başkaları ile olan ilişkilerimizi etkiliyor. Elbette ki mükemmel anne baba olmak imkansız. Birçok anne –babanın bazen öfkesini kontrol edemeyip bağırdığı, bazen aşırı kontrolcü ve müdahaleci davrandığı olmuştur. Ancak çocuklar için asıl önemli olan onların gözlerindeki samimiyet ve gerçek sevgi akışıdır. Çocuklar sevgi, saygı ve güven duydukları anne-babalarını yeri geldiğinde nasıl idare edeceklerini bilirler.Ancak bazı çocuklar vardır ki aynı şansa sahip
Doğum Kaygısının Psikolojik Etkileri: Zihnin ve Bedenin Uyumu
Doğum, hayatımızın bir başlangıç noktasıdır. Bu dönüştürücü yolculuk, beraberinde kaygıları da getirebilir. Bazı kadınlar bu anı heyecanla beklerken, bazı kadınlar ise kaygı ve korku ile bekler. Peki, doğum kaygısı neden oluşur ve psikolojik olarak bizi nasıl etkiler? 1- Doğum Kaygısı Neden Oluşur? Doğum kaygısı genellikle bilinmeyene duyulan bir korku ve kontrol kaybı hissinden kaynaklanır. Doğum sürecine karşı duyulan olumsuz deneyimler de anne adaylarının bu korkusunun güçlenmesinde rol oynayabilir. • Bilinçdışı Korkular: Çocuklukta duyulan travmatik doğum hikâyeleri sizde izler bırakmış olabilir. Geçmişte annenizin doğum süreci travmatik geçtiyse, bu durumun sizde kaygı yaratması da olasıdır. Doğum kaygısı dışında da kaygılı bir
Aile Yapınız Sağlıklı Mı?
Çiftlerin gerek evlilik öncesi, gerekse evlilik sonrası yaşadıkları problemleri göz önüne aldığımızda aslında bir çok sorunun sağlıklı bir iletişim ile çözümlenebildiğini görüyoruz. Her ne kadar çiftlerin terapiye başvurduklarında sorunlarının çözülebileceğine olan inançları düşük olsa da seansların sonunda “ Keşke daha önce gelseydik” veya “ keşke sorunumuzun gerçek kaynağını daha önce fark edebilseydik ” dediklerini çok duyuyoruz. Aslında kadın – erkek , karı- koca ya da anne baba rolünü herkes kendi anne babasından öğreniyor. Yani kendi aile modeli ne ise, sağlıklı olanın o olduğunu düşünüyor. Örneğin, eşiyle çocuklar yüzünden tartışan bir babanın her tartışmadan sonra eşini dövdüğünü gören çocuk
Anne Olmadan Önce Psikolojik Sağlamlığınız Nasıl Olmalıydı?
Anne olmak, sadece biyolojik bir süreç değil, aynı zamanda psikolojik olarak da büyük bir dönüşümdür. Bu dönüşüm, kişinin geçmiş yaşantıları, içsel dayanıklılığı ve duygusal farkındalığıyla doğrudan ilişkilidir. Annelik süreci çoğu zaman doğumdan sonra ele alınsa da, aslında psikolojik hazırlık çok daha önce başlamalıdır. Peki, anne olmadan önce psikolojik sağlamlığınızı nasıl değerlendirmeliydiniz? 1. Kimlik ve Kendi Benliğini Tanıma Anne olmadan önce de bir kimliğiniz vardı. O süreçlerde nasıl ilerliyordunuz? Herhangi bir zor olayla karşılaştığınızda tepkileriniz, hisleriniz, düşünceleriniz ve aldığınız aksiyonlar nelerdi? Aslında burada önemli olan vereceğiniz cevaplar, çünkü bazen anne olmadan önce bir kimliğinizin olduğunu dahi fark etmeyebilirsiniz. Yeteneklerinizi keşfedememiş,