Çocuklarda Mizaç: Doğuştan Gelen Bir Harita mı, Şekillenen Bir Yol mu?
Her çocuk farklıdır. Kimi çocuk gözlemci ve sakinken kimisi hareketli ve keşfetmeye meyillidir. Bazı bebekler en ufak bir durumda ağlayıp sakinleşmesi zorken, bazıları ise daha kolay sakinleşir ve ortama adapte olur. Peki, bunların hepsi doğuştan gelen bir mizaçtan mı kaynaklanıyor, yoksa anne, baba ve çevrenin tutumuyla mı oluşuyor? Mizaç Nedir ve Neden Önemlidir? Mizaç, bir çocuğun doğuştan getirdiği bireysel özelliklere denir. Yani, bir çocuğun dünyayı nasıl algıladığı, olaylara nasıl tepki verdiği ve çevresiyle nasıl ilişki kurduğu mizacının temel taşlarını oluşturur. Thomas ve Chess’in klasik mizaç kuramına göre çocuklar üç temel mizaç grubuna ayrılabilir: Kolay mizaçlı çocuklar: Düzenli uyku ve
2035’te Çocukların Yüzde 40’ı Obez Olacak
Obezite, tüm dünyada halk sağlığını tehdit eden unsurların en başında gelmektedir ve sıklığı giderek artmaktadır. Türkiye nüfusunun 3’te 1’inin obez olduğunu belirten Prof. Dr. Melih Bulut, obezite konusunda mecliste acil bir eylem planının hazırlanması gerektiğini söyledi. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), obeziteyi "Sağlığı bozacak ölçüde vücutta anormal veya aşırı yağ birikmesi'' olarak tanımlıyor. Obezite, boy ve kiloya dayalı vücut yağı ölçüsünün (vücut kitle indeksi) 30 veya daha yüksek değere sahip olduğu durumlarda ortaya çıkıyor. Elips Haber'de yer alan habere göre, Akıllı telefon, tablet gibi teknolojik cihazların kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte fiziksel aktivitelerin azalması ve beslenme alışkanlıklarının olumsuz yönde değişmesi, öne çıkan
Toksik Anne ve Babalar
Hepimiz anne babalarımızın içimize ektikleri zihinsel ve duygusal tohumlarla büyüyoruz. Sağlıklı ailelerde bu tohumlar; sevgi, saygı, bağımsızlık ile ekilirken, ne yazık ki pek çok ailede korku, suçluluk, baskı ile ekiliyor.Bu tohumlar biz büyüdükçe filizleniyor, yetişkin olduğumuzda duygularımızı, davranışlarımızı, dolayısıyla başkaları ile olan ilişkilerimizi etkiliyor. Elbette ki mükemmel anne baba olmak imkansız. Birçok anne –babanın bazen öfkesini kontrol edemeyip bağırdığı, bazen aşırı kontrolcü ve müdahaleci davrandığı olmuştur. Ancak çocuklar için asıl önemli olan onların gözlerindeki samimiyet ve gerçek sevgi akışıdır. Çocuklar sevgi, saygı ve güven duydukları anne-babalarını yeri geldiğinde nasıl idare edeceklerini bilirler.Ancak bazı çocuklar vardır ki aynı şansa sahip
Doğum Kaygısının Psikolojik Etkileri: Zihnin ve Bedenin Uyumu
Doğum, hayatımızın bir başlangıç noktasıdır. Bu dönüştürücü yolculuk, beraberinde kaygıları da getirebilir. Bazı kadınlar bu anı heyecanla beklerken, bazı kadınlar ise kaygı ve korku ile bekler. Peki, doğum kaygısı neden oluşur ve psikolojik olarak bizi nasıl etkiler? 1- Doğum Kaygısı Neden Oluşur? Doğum kaygısı genellikle bilinmeyene duyulan bir korku ve kontrol kaybı hissinden kaynaklanır. Doğum sürecine karşı duyulan olumsuz deneyimler de anne adaylarının bu korkusunun güçlenmesinde rol oynayabilir. • Bilinçdışı Korkular: Çocuklukta duyulan travmatik doğum hikâyeleri sizde izler bırakmış olabilir. Geçmişte annenizin doğum süreci travmatik geçtiyse, bu durumun sizde kaygı yaratması da olasıdır. Doğum kaygısı dışında da kaygılı bir
Aile Yapınız Sağlıklı Mı?
Çiftlerin gerek evlilik öncesi, gerekse evlilik sonrası yaşadıkları problemleri göz önüne aldığımızda aslında bir çok sorunun sağlıklı bir iletişim ile çözümlenebildiğini görüyoruz. Her ne kadar çiftlerin terapiye başvurduklarında sorunlarının çözülebileceğine olan inançları düşük olsa da seansların sonunda “ Keşke daha önce gelseydik” veya “ keşke sorunumuzun gerçek kaynağını daha önce fark edebilseydik ” dediklerini çok duyuyoruz. Aslında kadın – erkek , karı- koca ya da anne baba rolünü herkes kendi anne babasından öğreniyor. Yani kendi aile modeli ne ise, sağlıklı olanın o olduğunu düşünüyor. Örneğin, eşiyle çocuklar yüzünden tartışan bir babanın her tartışmadan sonra eşini dövdüğünü gören çocuk
Anne Olmadan Önce Psikolojik Sağlamlığınız Nasıl Olmalıydı?
Anne olmak, sadece biyolojik bir süreç değil, aynı zamanda psikolojik olarak da büyük bir dönüşümdür. Bu dönüşüm, kişinin geçmiş yaşantıları, içsel dayanıklılığı ve duygusal farkındalığıyla doğrudan ilişkilidir. Annelik süreci çoğu zaman doğumdan sonra ele alınsa da, aslında psikolojik hazırlık çok daha önce başlamalıdır. Peki, anne olmadan önce psikolojik sağlamlığınızı nasıl değerlendirmeliydiniz? 1. Kimlik ve Kendi Benliğini Tanıma Anne olmadan önce de bir kimliğiniz vardı. O süreçlerde nasıl ilerliyordunuz? Herhangi bir zor olayla karşılaştığınızda tepkileriniz, hisleriniz, düşünceleriniz ve aldığınız aksiyonlar nelerdi? Aslında burada önemli olan vereceğiniz cevaplar, çünkü bazen anne olmadan önce bir kimliğinizin olduğunu dahi fark etmeyebilirsiniz. Yeteneklerinizi keşfedememiş,
Makyajın Gücü: İletişim Aracı Olarak Güzellik
Son dönemde popülerleşen Turkish Delight makyaj stili, sadece estetik bir tercihten öteye geçiyor. Bu renkli ve cesur stil, kadınların toplumsal hayatta kendilerini ifade etme biçimlerinin bir yansımasıdır. Makyaj, yalnızca dış görünüşü güzelleştirmek için değil, bireylerin toplumsal duruşlarını, kimliklerini ve değerlerini iletmek için kullanılan güçlü bir iletişim aracına dönüşmüştür. Renklerin Gücü Turkish Delight stilindeki canlı renkler, kadınların içsel güçlerini ve özgüvenlerini dışarıya yansıtmalarının bir yolu olabilir. Örneğin, parlak pembe, özgüven ve feminenliği simgelerken, kırmızı ve turuncu gibi enerjik renkler toplumsal normlara karşı bir duruş ve güç gösterisi olarak kabul edilebilir. Bu renkler, toplumsal cinsiyet normlarına ve güzellik anlayışlarına karşı bir
Çocuklar Depresyona Girebilir Mi?
Son bir aydır 9 yaşındaki kızlarının karın ağrısı, baş ağrısı şikayetleri ile okula gitmek istememe, gerekli gereksiz her şeye ağlama, kendi yatağında yatmak istememe gibi davranış değişiklikleri üzerine çocuk hekimine başvuran aileye ; yapılan muayene ve tıbbi tahlillerin normal olduğu, çocuğun şikayetlerinin psikolojik olabileceğini söylenmişti. Aileyle yaptığımız görüşmelerde daha ayrıntılı öykü aldığımızda yemek yeme probleminin de olduğunu, hatta son iki haftadır geceleri alt ıslattığını öğreniyoruz. Annesi : kızım “ okulda arkadaşlarım beni sevmiyor, kimse benimle oyun oynamak istemiyor, ben evde seninle kalmak istiyorum diyerek her sabah ağlıyor “ diyordu. Öğretmenden alınan bilgi de ise ; ”okulda arkadaşlarıyla asıl kendisi
Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı: İlk Altı Yıl Neden Bu Kadar Önemli?
Önceki yazılarda, Erikson’un psikososyal gelişim kuramının temelini ve ilk üç aşamanın (Güven, Özerklik ve Girişkenlik) çocuk gelişimi üzerindeki etkilerini ele almıştık. Teori, gelişimin yaşam boyu devam ettiğini vurgulasa da, sekiz aşamadan üçünün ilk altı yılda gerçekleşmesi erken çocukluğun kritik önemini gözler önüne sermektedir. Bu süreç, çocuğun özsaygısının, bağımsızlığının ve ilişkilerinin temelini oluşturur. Eğer çocuklar bu yıllarda güven, bağımsızlık ve girişkenlik duygularını geliştirirse, ilerleyen yaşlarda karşılaşacakları zorlukları daha güçlü bir şekilde aşmaya hazır hale gelirler (Bowlby, 1969; Deci & Ryan, 2000). İlk Altı Yıl Neden Bu Kadar Önemli? 1. Bu Dönem, Gelecekteki Gelişimin Temelini Atar İlk
Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı: Yaşam Boyu Büyüme ve Kimlik Yolculuğu 2
4. Başarı vs. Aşağılık Duygusu (Orta Çocukluk: 6-12 Yaş) → Yetkinlik Temel Soru: “İyi bir şeyler yapabilir miyim?” • Çocuklar akademik başarı, spor, sanat ve sosyal etkileşimler aracılığıyla kendilerini değerlendirirler. Bu dönemde başarı duygusu, çocuğun öz güvenini ve yetkinlik hissini artırır. • Eğer çocuk sürekli başarısızlık hisseder, fazla eleştirilir veya yeterince desteklenmezse, yetersizlik ve aşağılık duygusu geliştirebilir (Erikson, 1963). Ebeveynler Ne Yapabilir? ✔ Çocuğunuzun çabasına ve ilerlemesine odaklanarak motive edin. ✔ Büyüme zihniyetini teşvik edin—hataların öğrenmenin bir parçası olduğunu öğretin. ✔ Çocuğunuzu başka çocuklarla kıyaslamak yerine, onun bireysel gelişimine odaklanın. Araştırma Bulgusu: Carol Dweck’in (2006) araştırmaları, büyüme zihniyetine sahip