Bebek İsimleri

Hepsi | A B C D E F G H I J K L M N O P R S T U V Y Z
546 sonuç bulundu.
K
Kaan
bk. Kağan
Kabadayı
1. İyi dövüşen, korkusuz, kendine özgü namus kurallarının dışına çıkmayan kimse. 2. Yürekli.
Kaban
Savaşçı, dövüşken.
Kabil
1. Kabul eden, kabul edici. 2. Hz. Âdem'in oğlu.
Kadagan
Buyruk, emir.
Kadam
Dost, arkadaş.
Kadem
1. Uğur. 2. Ayak.
Kader
1. Alın yazısı, yazgı. 2. Genellikle kaçınılmaz kötü talih.
Kadife
1. Yüzeyi belirli uzunlukta bırakılmış ham madde lifleriyle kaplı, parlak, yumuşak kumaş.2. Yumuşak, sakin, iyi huylu.
Kadim
Eski.
Kadime
Eski.
Kadir
1. Kuvvetli, güçlü, kudret sahibi. 2. Değer, onur, kıymet, şeref.3. Allah’ın adlarındandır.
Kadire
Güçlü, kuvvetli.
Kadın
1. Erişkin dişi insan. 2. Evlenmiş kız. 3. Eskiden bayan anlamında kullanılan bir san. 4. Analık veya ev yönetimi bakımından gereken erdemleri olan .
Kadınana
Deneyimli, yaşlı, saygı gösterilen kadın.
Kadıncık
Hanımefendi.
Kadrettin
Dinin kudreti, gücü.
Kadri
Değer, kıymet, onurla ilgili.
Kadrihan
Değerli, saygın hükümdar.
Kadriye
Değer, kıymet, onurla ilgili.
Kafar
Arkadaş, dost.
Kağan
1. Hanların hanı, hükümdar. 2. Tarihte Çin ve Moğol hükümdarlarına verilen ad.
Kahir
1. Üstün gelen, ezen, ezici. 2. Kahreden, zorlayan. 3. Yok eden.
Kahraman
1. Yiğit, cesur. 2. Bir olayın, serüvenin başlıca kişisi. 3. Sessiz, yumuşak kimse.
Kaim
1. Birinin yerine geçen. 2. Bir işte sebat eden, direnen. 3. Ayakta duran.
Kakınç
1. Öfke, kızgınlık, sitem. 2. Vurma, vuruş. 3. Harekete geçiş, ayağa kalkış.
Kala
1. Kale, hisar. 2. (T.) Atmaca.
Kalagay
Al, kırmızı renk.
Kalender
Gösterişsiz, sade yaşamaktan yana olan alçak gönüllü kimse.
Kalgay
1. İzci kumandanı. 2. Tarihte Kırım veliahdına verilen san.
Kalkan
1. Ok, kılıç vb.nden korunmak için savaşçıların kullandığı korunmalık.2. Koruyucu
Kalmık
bk. Kalmuk
Kalmuk
1. Göz kapağı.2. Tüylü yün kumaş.3. Asya’da eski bir Moğol kabilesinin adı.
Kam
1. Hekim. 2. Düşünür.
Kamacı
Top kaması yapan veya onaran kimse.
Kaman
Dağların doruğuna yakın olan yerler.
Kamanbay
Saygın, değerli kimse.
Kamar
Hekim, doktor.
Kambay
Hekim, tabip.
Kamber
1. Hz. Ali'nin sadık kölesi. 2. Bir eve çok gelen kimse.
Kamer
Ay.
Kamertab
1. Aydınlık, ışık. 2. Ay ışığı, mehtap.
Kamet
1. Boy, boy bos, endam. 2. Camilerde namaza kalkmak için okunan iç ezan. 3. Ses, gürültü.
Kâmil
1. Olgun, yetkin kimse. 2. Kültürlü, bilgili, bilgin. 3. Bütün, tam, eksiksiz.
Kâmile
1. Olgun, yetkin kimse. 2. Kültürlü, bilgili. 3. Bütün, tam, eksiksiz.
Kâmran
(kâ:mran)
Kamu
1. Bütün, hep. 2. Halk.
Kâmuran
(kâ:muran)
Kanağan
Çabuk inanan, kanan.
Kanak
Çabuk aldanan, saf.
Kanat
1. Kuşlarda ve böceklerde uçmayı sağlayan organ. 2. Yan, taraf.
Kanbay
Kanmış, doymuş, varlıklı kimse.
Kanber
bk. Kamber
Kandemir
Güçlü soydan gelen kimse.
Kaner
Soyu yiğit olsn kimse.
Kani
1. Kanaat eden, fazlasını istemeyen. 2. İnanmış, kanmış.
Kaniye
1. Kanaat eden, fazlasını istemeyen. 2. İnanmış, kanmış.
Kanık
İnanç, kanı.
Kanıkor
Ateşli, canlı yaradılışta olan kimse.
Kanıt
Bir şeyin doğruluğu, gerçekliği konusunda kanı verici belge, delil.
Kanpolat
Yiğit, kahraman kimse.
Kanpulat
bk. Kanpolat
Kansu
Soyu su gibi saf ve temiz olan.
Kansun
Kansın, inansın anlamında kullanılan bir ad.
Kanturalı
Zengin yaşayan.
Kantürk
Türk soyundan gelen.
Kanun
1. Yasa. 2. Geçerli olan kural.
Kanver
Canlılık kat anlamında kullanılan bir ad.
Kapagan
1. Çokça kapan, alan.2. 691-716 Yılları arasında hüküm sürmüş olan Göktürk kağanı.
Kapar
1. Akıl.2. Ruh.
Kapçak
1. Kale kuşatmasında duvara çakılmış büyük çember. 2. Bayrak.
Kapkın
Uygun, düzenli.
Kaplan
Kedigillerden, enine siyah çizgili, koyu sarı postu olan çevik ve yırtıcı hayvan.
Kaptan
Gemi yönetimiyle görevli en yüksek görevli.
Kara
1. En koyu renk, siyah. 2. Zenci, esmer.
Karaalp
Esmer, kara yağız yiğit.
Karabaş
1. Hiç evlenmemiş erkek, bekâr. 2. Evlenmeyen rahip. 3. Kışa dayanıklı sert buğday.
Karabatak
1. Balıkla beslenen, gagası uzun ve sivri kara tüylü bir deniz kuşu. 2. Geleceğini düşünmeden yaşayan, savurgan.
Karabay
Esmer, yağız kimse.
Karabet
Yakınlık, hısımlık, akrabalık.
Karabey
Esmer, yağız bey.
Karaboğa
Güçlü, kuvvetli esmer kimse.
Karabörü
İşini iyi bilen esmer kimse.
Karabudun
Esmer milletten olan.
Karabuğday
Tohumları için yetiştirilen bir yıllık bitki.
Karabuğra
Deve gibi boylu boslu olan kimse.
Karabükey
Güçlü güreşçi.
Karabulut
Koyu esmer renkte büyük yağmur bulutu.
Karaca
1. Geyikgillerden, boynuzları küçük ve çatallı bir av hayvanı. 2. Esmer.
Karacabey
1. Esmer bey.2. Kahramanlığıyla ün salmış bir Türk komutanı.
Karacakurt
Yaşlı ve deneyimli esmer kimse.
Karacan
Esmer kimse.
Karaçar
Kötü ruhlar.
Karaçay
Bir Türk kavminin adı.
Karaçelik
Kuvvetli, güçlü esmer kimse.
Karacı
1. Gönül alan. 2. Gözetleyici.
Karadağ
Bulutlarla kaplı dağ.
Karademir
Güçlü, kuvvetli esmer kimse.
Karadeniz
Türkiye'nin kuzeyindeki büyük deniz.
Karadoğan
Esmer olarak dünyaya gelen.
Karaduman
Siyah duman.
Karadut
Siyah renkli dut.
Karaer
Kara yağız, esmer yiğit.
Karagöz
1. Kara gözlü kimse. 2. Şakacı, hoşsohbet kimse. 3. Halk tiyatrosunda Hacivat'ın muhatabı, oyun arkadaşı
Karahan
Tarihte bazı kavimlerde hanlara verilen san.
Karakalpak
Orta Asya'da yaşayan bir Türk boyu.
Karakan
Bir tür dağ ağacı.
Karakaş
Gür ve kara kaşları olan kimse.
Karakaya
Güçlü, kuvvetli esmer kimse.
Karakız
Esmer kız.
Karakoç
Delikanlı, yiğit esmer kimse.
Karakoca
1. Saçı sakalı ağarmayan yaşlı adam. 2. Büyümeden yaşlanan kavruk ağaç.
Karakoyun
Uysal, ılımlı esmer kimse.
Karakucak
1. Sarılma, kucaklama, kavrama, tutuşma. 2. En eski Türk güreş biçimi.
Karakurt
Deneyimli esmer kimse.
Karakuş
Kartal cinsindan kuşlara verilen genel ad.
Karaman
1. Esmer, kara yağız insan. 2. Güneybatıdan esen yel.
Karamık
bk. Karamuk
Karamuk
Dağlarda kendi kendine biten ve ilkbaharda çiçek açan, saçma büyüklüğünde, üzüm biçiminde meyveleri olan dikenli bir bitki, çalı.
Karamürsel
1. Marmara Denizi kıyılarında işleyen küçük teknelere verilen ad. 2. Marmara bölgesinde Kocaeli’nin ilçe merkezi.
Karamut
Kara baht, kötü şans.
Karan
1. Kahraman, yürekli. 2. Karanlık.
Karanalp
Kara yağız, kahraman yiğit.
Karanbay
Kahraman, yürekli kimse.
Karanfil
Güzel renkli çiçekler açan bir süs bitkisi.
Karaoğlan
Esmer renkli çocok.
Karaörs
Kuvveti, güçlü kimse.
Karapars
Güçlü, kuvvetli esmer kimse.
Karasal
Kara ile ilgili.
Karaşın
Esmer.
Karasu
Ağır akan su.
Karasungur
Soğukkanlı, sakin esmer kimse.
Karasüyek
Eski Türklerde soylular karşıtı olan halk katmanı.
Karatan
Şafak sökmeden önceki alaca karanlık.
Karataş
Siyah taş, hacerülesvet.
Karatay
Anadolu Selçuklu devlet adamı.
Karatekin
Esmer kimse.
Karatün
Karanlık gece.
Karayağız
Koyu esmer kimse.
Karayel
Kuzeybatıdan esen, genellikle soğuk yel.
Karcan
bk. Karacan
Kardan
Kar gibi, ak, beyaz, temiz, saf.
Kardelen
Baharın müjdecisi bir çiçek.
Kardeş
1. Aynı ana babadan doğmuş veya ana babadan biri ayrı olan çocukların birbirine göre adı. 2. Çok yakın arkadaş, dost.
Kargı
1. Eskiden silah olarak kullanılan, ucu sivri demirli, ağaçtan yapılmış uzun sırık. 2. Kamış, saz.
Kargın
1. Taşkın su. 2. Bol, çok. 3. Doymuş, tok. 4. Erimiş buz ve kar parçalarının oluşturduğu akarsu. 5. Çağlayan.
Kargınalp
Coşkulu, taşkın, hareketli yiğit.
Karhan
bk. Karahan
Karık
1. Bağ ve bahçelerde sebze ekmek için ayrılan bölümler. 2. Karışık, karışmış.
Karındaş
Kardeş.
Karlık
Kar kuyusu.
Karlu
Karlı.
Karluk
Türk boylarından biri.
Karlukhan
Karluk boyunun hanı.
Karsel
Karın erimesiyle oluşan sel.
Kartal
Kartalgillerden, çok güçlü, iri, yırtıcı kuş.
Kartay
Yaşlı, pir.
Kartekin
Kar gibi saf, temiz kimse.
Karyağdı
Karlı günde doğan beyaz tenli kız çocuklarına verilen bir ad.
Kasal
Kibir, gurur, övünme.
Kasar
Hatır, gönül.
Kâşif
Bulan, keşfeden, bulucu.
Kâşife
Bulan, keşfeden, bulucu.
Kasım
1. Ayıran, bölen, taksim eden. 2. Kırıcı, ezici, ufaltıcı.
Kasırga
1. Şiddetli fırtına. 2. Duyguların patlak verişi, büyük heyecan, coşku.
Kaşka
Şakacı, neşeli kimse.
Kâtibe
Kadın sekreter, kadın kâtip.
Kâtip
Yazan, yazıcı, usta yazıcı.
Katı
1. Çok, pek, fazla, yeğin. 2. Ağır. 3. Haşin, sert, kırıcı.
Katıhan
Sert, kırıcı hükümdar.
Katun
bk. Kadın
Kavas
1. Oklu asker. 2. Ok yapan, okçu.
Kavçın
Konuk, misafir.
Kavruk
1. Dertli, acı çeken. 2. Sevdalı, âşık.
Kavurt
Heybetli, gösterişli, cesur, yiğit, kahraman.
Kavurtbey
Heybetli, gösterişli, cesur, yiğit, kahraman bey.
Kavurthan
Heybetli, gösterişli, cesur, yiğit, kahraman hükümdar.
Kavvas
bk. Kavas
Kay
Yağmur, sağanak.
Kaya
Büyük ve sert taş kütlesi.
Kayaalp
Kaya gibi güçlü yiğit.
Kayacan
Canı kaya gibi güçlü olan.
Kayaer
Kaya gibi güçlü kimse.
Kayagün
Kaya gibi güçlü ve yakışıklı kimse.
Kayagündüz
Kaya gibi güçlü ve yakışıklı kimse.
Kayahan
Kaya gibi güçlü hükümdar.
Kayan
1. Akarsu, sel. 2. Yassı, düz, kat kat oluşmuş taşlar.
Kayansel
Sel gibi taşan, coşan kimse.
Kayar
Gurur.
Kayaş
Akraba, hısım.
Kayatekin
Kaya gibi güçlü kimse.
Kayatimur
Kaya ve demir gibi sert, güçlü kimse.
Kayatürk
Kaya gibi sert Türk.
Kaygısız
Endişesiz, hiçbir şeye aldırış etmeyen.
Kaygusuz
bk. Kaygısız
Kayhan
bk. Kayıhan
Kayı
1. Yağmur, sağanak, bora. 2. Sağlam, güçlü, sert.
Kayıbay
Sağlam, güçlü, sert kimse.
Kayıhan
Güçlü hükümdar.
Kayın
1. Kayıngillerderı, kışın yaprak döken, güzel görünüşlü orman ağacı. 2. Kardeş, hısım, akraba.
Kayıt
1. Araç, eşya. 2. Saban. 3. İş, güç. 4. Kış için ayrılan yiyecek.
Kayıtmış
Geri dönmüş, geri gelmiş, vazgeçmiş.
Kaymak
1. Sütün yüzünde toplanan yağlı katman 2. En seçkin, en güzel.
Kaymas
bk. Kaymaz
Kaymaz
Yılmayan, azimli, cesur.
Kaynak
1. Bir suyun çıktığı yer. 2. Neşe, sevinç. 3. Eğlendirici, neşeli kimse.
Kaynar
bk. Kaynak
Kaynarkan
Coşkulu, hareketli kimse.
Kayra
Büyük bir kimseden gelen iyilik, ihsan.
Kayraalp
İyiliksever yiğit.
Kayrabay
İyiliksever, saygın kimse.
Kayrahan
İyiliksever hükümdar.
Kayral
Kayrılan, himaye edilen kimse.
Kayran
1. Orman içindeki ağaçsız alan. 2. Kayan yer. 3. İnce çakıllı, kumlu toprak.
Kayser
1. Eski Roma ve Bizans İmparatorlarının sanı. 2. Hükümdar.
Kayyum
Ezelî ve ebedî olan, değişmeyen.
Kazak
1. Göçebe, akıncı. 2. Rusya'da yaşayan bir Türk kavmi. 3. Genç, taze. 4. İnatçı.
Kazakhan
İnatçı hükümdar.
Kazan
Olumlu etkiler bırakan kimse.
Kazanhan
Olumlu etkiler bırakan hükümdar.
Kazgan
bk. Kazan
Kâzime
Öfkesini, hırsını yenebilen kimse.
Kâzım
Öfkesini, hırsını yenebilen kimse.
Kebir
1. Büyük, ulu. 2. Çocukluktan çıkmış genç. 3. Yaşça büyük, yaşlı.
Kebire
1. Büyük, ulu. 2. Çocukluktan çıkmış genç. 3. Yaşça büyük, yaşlı. 4. Büyük günah.
Kebuter
Güvercin.
Kekik
Güzel kokulu bir bitki.
Keklik
1. Güvercin büyüklüğünde, eti için avlanan, tüyü boz, ayakları ve gagası kırmızı renkte, beğenilen bir kuş 2. Alımlı, güzel kadın.
Kelâmi
Söze ilişkin, sözle ilgili.
Kelebek
1. Vücudu, kanatları ince pullarla ve türlü renklerle örtülü, dört kanatlı, çok sayıda türü olan böcek. 2. Narin, zarif kadın.
Keleş
1. Güzel, yakışıklı kimse. 2. Yiğit, cesur, bahadır.
Keleşbay
1. Güzel, yakışıklı kimse. 2. Yiğit, cesur, bahadır kimse.
Keleşhan
1. Güzel, yakışıklı hükümdar.2. Yiğit, cesur, bahadır hükümdar.
Keleştimur
1. Güzel, yakışıklı, güçlü kimse. 2. Yiğit, cesur, bahadır.
Kemal
1. Bilgi ve erdem bakımından olgunluk, yetkinlik, erginlik, eksiksizlik.2. En yüksek değer.
Kemalettin
Dinin olgunluğu, eksiksizliği ve değeri.
Kemandar
Yay tutan, yay tutucu.
Kemter
1. Daha aşağı, daha değersiz. 2. Tam olmayan, eksik.
Kenan
1. Vaat edilmiş ülke.2. Cennet.3. Hazreti Yakup'un ülkesi, Filistin.
Kent
Şehir, kasaba.
Kenter
Şehirli, kentli.
Kepez
1. Yüksek dağ. 2. Mağara. 3. Gelin başlığı. 4. Kuşların başındaki uzun tüyler.
Keramet
(kera:met)
Keramettin
Dinin kerameti, doğaüstü gücü.
Kerami
bk. Kirami
Kerem
1. Soyluluk. 2. Cömertlik, el açıklığı, bağış.
Keremşah
Eli açık, cömert şah.
Kerim
1. Cömert, eli açık. 2. Ulu, büyük.
Keriman
Eli açıklar, cömertler.
Kerime
Cömert, eli açık.
Kerimhan
Eli açık, cömert hükümdar.
Kerman
bk. Kirman
Kermen
bk. Kirman
Kervan
Uzak yerlere yolcu ve ticaret eşyası taşıyan yük. hayvanı katar.
Kesek
1. Bel, çapa veya sabanın topraktan kaldırdığı iri parça. 2. Çimen yapmak için üzerindeki otuyla birlikte çıkarılmış çayır parçası.
Keşfi
1. Keşifle ilgili.2. Keşfeden.
Keşfiye
1. Keşifle ilgili.2. Keşfeden.
Kesim
1. İki taraf arasındaki kararlaştırılan şey. 2. Biçim, endam, boy bos. 3. Bölüm, parça. 4. Yeryüzündeki sel yarıntıları. 5. Ürün kaldırma mevsimi.
Keskin
1. Etkili, sert. 2. Görevini iyi yapan. 3. Azgın.
Keskinay
Etkili, görevini iyi yapan kimse.
Keskinel
Etkili ve sert kişilikli kimse.
Keskiner
Etkili ve sert kişilikli kimse.
Kete
Düğün armağanı.
Keven
1. Kimi türlerinden kitre denilen zamk çıkarılan dikenli bir çalı. 2. Bir tür kahve.
Kevkep
Yıldız.
Kevnî
Var olmayla, varlıkla ilgili.
Kevser
1. Cennette bir havuzun adı. 2. Kur’an-ı Kerim’in bir suresi. 3. Maddi ve manevi çokluk, kalabalık. 4. Cennette bulunduğuna inanılan bir ırmak.
Key
İran’da efsanevi Keyyaniler Hanedanı'nın padişahlarına verilen unvan.
Keyfi
İsteğe bağlı olan, bir kurala bir düzene bağlı olmayan.
Keyhan
Dünya.
Kezban
Kâhya kadın, bir daireyi idare eden kadın.
Kezer
Kahraman.
Keziban
bk. Kezban.
Kibar
1. Davranış, düşünce, duygu bakımından ince, nazik olan. 2. Seçkin, değerli. 3. Zengin, soylu. 4. Büyükler, ulular.
Kibare
1. Davranış, düşünce, duygu bakımından ince, nazik olan. 2. Seçkin, değerli. 3. Zengin, soylu.
Kibariye
1. Davranış, düşünce, duygu bakımından ince, nazik olan. 2. Seçkin, değerli. 3. Zengin, soylu.
Kiçi
Küçük.
Kiçialp
Küçük yiğit.
Kiçihan
Küçük hükümdar.
Kiçkinebike
Küçük hanım.
Kifaye
bk. Kifayet
Kifayet
1. Yetişme, el verme, kâfi gelme. 2. Bir işi yapabilecek nitelikte olma.
Kimya
1. Maddelerin temel yapılarını, bileşimlerini, vb.ni inceleyen bilim. 2. Üstün nitelikler taşıyan, çok değerli.
Kinaş
Bir iş üzerinde konuşma, danışma.
Kinyas
Geniş yüzlü kimse.
Kip
1. Uygun, uyumlu, idareli. 2. Sağlam, dayanıklı. 3. Şık, zarif, biçimli. 4. Kullanışlı.
Kipcan
Canlı, dayanıklı, sağlam kimse.
Kiper
Canlı, dayanıklı, sağlam kimse.
Kipkurt
Canlı, dayanıklı, sağlam, deneyimli, yaşlı kimse.
Kiram
1. Soylular. 2. Eli açıklar, cömertler.
Kiramettin
Dinin uluları, soyluları.
Kirami
1. Cömertlere, eli açıklara özgü. 2. Soylular, ulular, şereflilerle ilgili.
Kiraz
Gülgillerden bir meyve ağacı ve bu ağacın etli, sulu, tek çekirdekli, kırmızı renkli meyvesi.
Kirman
Hisar, kale.
Kirmanşah
Kale hükümdarı.
Kirmen
bk. Kirman
Kişi
1. Kimse, insan. 2. Sahip. 3. Koca, eş.
Kişihan
Hükümdar olan kimse.
Kılavuz
Yol gösteren, rehber.
Kılıç
Uzun, düz veya eğri, ucu sivri, bir veya her iki yüzü keskin, kın içinde bele takılan, çelikten silah.
Kılıçal
Kılıç takın, kuşan anlamında kullanılan bir ad.
Kılıçalp
Kılıç gibi keskin yiğit.
Kılıçaslan
Kılıç gibi keskin, yürekli kimse.
Kılıçbay
Kılıç gibi keskin kimse.
Kılıçel
Eli kılıç gibi etkili olan kimse.
Kılıçer
Kılıç gibi keskin kimse.
Kılıçhan
Kılıç gibi keskin hükümdar.
Kılınç
Davranış, yaradılış, huy.
Kımız
Kısrak sütünden yapılan bir içki.
Kın
Bıçak, kılıç gibi kesici araçların kabı.
Kınalp
Kın-alp.
Kınay
Çok çalışan, etkin, faal.
Kınayman
Çalışkan, etkin kimse.
Kınaytürk
Çok çalışan, etkin, faal Türk.
Kınel
Çok çalışan, etkin, faal kimse.
Kıner
Çok çalışan, etkin, faal kimse.
Kınık
1. Kaynak, memba. 2. İstek, arzu, gayret. 3. Obur. 4. Oğuzların 24 boyundan biri.
Kınıkaslan
Gayretli, çabalayan kimse.
Kınış
İstek, arzu, heves.
Kıpçak
XI-XV. yüzyıllarda, Ural dağlarıyla Volga ırmağı arasında yaşamış bir Türk boyu.
Kıraç
Bitek olmayan, verimsiz veya sulanmayan yer.
Kıralp
Ak saçlı ve sakallı, yaşlı yiğit.
Kıran
1. Çevre, kıyı, kenar. 2. Ufuk. 3. Tepe, yamaç, bayır.
Kıranalp
Düşmanı bozguna uğratan yiğit.
Kıraner
Düşmani bozguna uğratan kimse.
Kırat
1. Elmas, zümrüt gibi değerli taşların tartısında kullanılan ölçü birimi. 2. Nitelik, değer.
Kıratlı
Değerli, nitelikli.
Kıray
1. Genç, delikanlı. 2. Ürün vermeyen arazi. 3. Eşkıya, yol kesen.
Kırbay
Yaşlı, ak sakallı kimse.
Kırboğa
Güçlü, kuvetli yaşlı kimse.
Kırbörü
Yaşlı, ak sakallı deneyimli kimse.
Kırca
1. Dolu. 2. Ufak ve sert taneli kar. 3. Bora, rüzgârla karışık yağmur.
Kırçiçek
Kır çiçeği.
Kırdar
Ölçülü davranış, sakınganlık.
Kırdarlı
Ölçülü, sakıngan kimse.
Kırgız
1. Gezici, gezgin. 2. Çoğunlukla Kırgızistan'da toplu durumda yaşayan, Türk soyundan gelen bir halk.
Kırhan
Yaşlı, ak sakallı hükümdar.
Kırman
Saçlarına ak düşmüş adam.
Kırtay
Saçlarona ak düşmüş kimse.
Kırteke
Saçlarına ak düşmüş kimse.
Kırtekin
Saçlarına ak düşmüş kimse.
Kısmet
Allah’ın herkese uygun gördüğü yaşama durumu, nasip, kader.
Kıvanç
Övünç, iftihar.
Kıvançer
Övünen, iftihar eden kimse.
Kıvançlı
Kıvanç duyan, sevinçli.
Kıvılcım
1. Yanmakta olan bir maddeden sıçrayan küçük ateş parçası. 2. Harekete geçiren etken.
Kıyam
Kalkma, ayağa kalkma.
Kıyan
Dağdan hızla inen sel.
Kıyas
1. Tutma, denk sayma. 2. Karşılaştırma, oranlama.
Kıymet
1. Değer. 2. Değerli, nitelikli.
Kızan
Çocuk, delikanlı.
Kızgın
1. Çok ısınmış, ısıtılmış. 2. Kızmış olan, öfkeli.
Kızgınbey
Öfkeli, kızmış bey.
Kızgınok
Kızmış, öfkelenmiş kimse.
Kızgınyiğit
Kızmış, öfkelenmiş yiğit kimse.
Kızhanım
Az bulunur hanımefendi.
Kızık
1. Öfkeli, sert, kırıcı. 2. İstek, heves, arzu.
Kızıl
1. Parlak kırmızı renk. 2. Altın, para.
Kızılaslan
Altın gibi yüreği olan cesur kimse.
Kızılateş
Çok iyi yanan ateş.
Kızılbars
bk. Kızılpars
Kızılboğa
Güçlü, kuvvetli kimse.
Kızılbörü
Güçlü, kuvvetli, deneyimli kimse.
Kızıldemir
Güçlü, kuvvetli kimse.
Kızılelma
Yeryüzündeki Türklerin birleşip kuracakları ideal ülke veya bütün Türklerin bir araya geleceği ülküsü.
Kızılkurt
Deneyimli, yaşlı kimse.
Kızılpars
Güçlü, kuvvetli kimse.
Kızıltuğ
Kırmızı tuğ.
Kızıltunç
Krmızı tunç.
Kızılyalım
Kızıl ateş.
Kızımay
Kızım ay gibi parlak ve güzeldir anlamında kullanılan bir ad.
Kızkına
Küçük kız.
Koç
1. Damızlık erkek koyun. 2. Sağlıklı, gürbüz genç erkek. 3. Kahraman.
Koca
1. Yaşlı, ihtiyar. 2. Büyük, ulu, yüce.
Kocaalp
Yaşlı, ulu yiğit.
Kocabaş
Yaşlı, saygın kimse.
Kocabey
Yaşlı, ihtiyar bey.
Kocademir
Güçlü kuvvetli ihtiyar kimse.
Kocagöz
Gözleri büyük kimse.
Koçak
1. Cömert, eli açık. 2. Yiğit, kahraman. 3. Becerikli.
Koçakalp
Cömert, kahraman yiğit.
Koçakaslan
Cömert, kahraman yiğit.
Koçaker
Cömert, kahraman kimse.
Kocaman
Çok iri, büyük.
Koçaş
1. Kılavuz, rehber. 2. Yağmur bulutu.
Kocataş
Büyük taş.
Kocatay
Yaşlı kimse.
Kocatürk
Büyük, saygın Türk.
Kocaün
Meşhur, ünlü kimse.
Koçay
Koç gibi güçlü.
Koçboğa
Güçlü, kuvvetli kimse.
Koçbörü
Güçlü, kuvvetli kimse.
Koçer
Sağlıklı, yürekli kimse.
Köçeri
Göç sırasında doğan çocuk.
Koçhan
Güçlü, kuvvetli hükümdar.
Koçkan
Yiğit, yürekli soydan gelen.
Koçkar
1. Dövüş için yetiştirilmiş iri boynuzlu koç. 2. Yaban koyunu.
Koçsoy
Güçlü ve kuvvetli bir soydan gelen kimse.
Koçtuğ
Güçlü kuvvetli savaşçı kimse.
Koçtürk
Güçlü, kuvvetli Türk.
Koçu
1. Gelin arabası. 2. Çukur oyuk yer, hendek.
Koçubey
Koçu arabasını kullanan kişi.
Koçyiğit
Yürekli, cesur, kahraman kimse.
Kök
1. Dar ve derin dere. 2. Gürbüz, sağlıklı. 3. Gök. 4. Asıl, kök, köken
Kökel
Kök-el.
Köken
1. Bir şeyin çıktığı dayandığı temel, biçim, neden veya yer. 2. Kavun, karpuz, kabak gibi bitkilerin toprak üstünde yayılan dalları. 3. Soy, asıl, ata.
Köker
Köklü soydan gelen kimse.
Köklem
İlkbahar
Köklü
1. Soylu, görgülü. 2. Varlıklı, kuvvetli.
Köksal
Kökünü derinlemesine sal, soyun genişlesin anlamında kullanılan bir ad.
Köksan
Tanınmış, ünlü ad.
Kökşin
1. Gök renginde. 2. Yaşlı, koca.
Köksoy
Tanınmış, ünlü soydan gelen kimse.
Köksu
Aslı, soyu su gibi temiz ve saf olan.
Köksür
Soyun genişlesin anlamında kullanılan bir ad.
Köktan
bk. Kökten
Köktaş
Aynı soydan gelenlerden her biri.
Köktay
Soylu bir aileden gelen kimse.
Kökten
1. Köklü, yüzeyde kalmayan, derine inen. 2. Soylu.
Köktürk
Tarihteki ilk Türk devleti.
Kolat
Yardım et, yardımcı ol anlamında kullanılan bir ad.
Kolçak
1. Yiğit, mert, yürekli, koçak. 2. Kola geçirilen kolluk.
Koldan
Kurala uygun, normal.
Koldaş
1. Bir işi birlikte yapan kimseler, ortak. 2. Yardımcı, arkadaş.
Koman
Umut.
Kömen
Hayal.
Komutan
Bir asker topluluğunun başı, kumandan.
Konak
1. Konuk, misafir. 2. Konuk olunan yer.
Konan
Konuk, misafir.
Konca
bk. Gonca
Koncagül
bk. Goncagül
Konçuy
Prenses.
Kongar
bk. Kongur
Kongarata
Kumral kimse.
Kongur
Sarı ile siyah karışımı bir renk, koyu kumral, kestane rengi.
Konguralp
Kumral yiğit.
Kongurtay
Esmer kimse.
Köni
Dürüst, doğru, samimi, içten.
Konrat
bk. Kongur
Konuk
Misafir.
Konur
1. Açık san, boz, bozla sarı arası renk. 2. Yanık kırmızı, yağızımsı al. 3. Kimseyi beğenmeyen, gururlu, kibirli. 4. Kahraman, yiğit. 5. Süslü, çalımlı, şık, kurumlu. 6. İnatçı, aksi.
Konuralp
Gururlu, kibirli yiğit kimse.
Konurata
Gururlu, kibirli kimse.
Konuray
Gururlu, kibirli kimse.
Konurbey
Kahraman, yiğit bey.
Konuröz
Kahraman, yiğit kimse.
Kopan
1. Zafer kazanan. 2. Ortaya çıkan, harekete geçen.
Koparal
Kopar ve al anlamında kullanılan bir ad.
Kopuz
1. Boğaz, dar yer. 2. Ozanların çaldığı eski bir telli Türk sazı.
Kor
1. İyice yanarak ateş durumuna gelmiş kömür veya odun parçası. 2. Kırmızı. 3. Sıra, dizi, altın dizisi. 4. Dere.
Kora
1. Eski. 2. Anahtar. 3. Karda açılan ince yol. 4. Olgunlaşmamış üzüm, koruk.
Koral
Sınır muhafizı.
Koralp
Ateşli, canlı, hareketli yiğit.
Koraltan
Ateşli, canlı, hareketli hükümdar.
Koramaz
Kimseyi beğenmeyen, mağrur kimse.
Koraslan
Ateşli, canlı, hareketli yiğit kimse.
Koray
Ateşli, canlı, hareketli kimse.
Korçak
Heykel.
Korcan
Ateşli, canlı, hareketli kimse.
Korday
Kuğu kuşu.
Korel
Ateşli, canlı, hareketli kimse.
Korer
Ateşli, canlı, hareketli kimse.
Korgan
Kale, hisar.
Korgün
Ateşli, canlı, hareketli kimse.
Korhan
Ateşli, canlı, güçlü hükümdar.
Korkan
Kor gibi ateşli, dinamik, hareketli soydan gelen kimse.
Körklü
bk. Görklü
Korkmaz
Hiçbir şeyden korkmayan, yılmayan, cesur.
Korkut
1. Büyük dolu tanesi. 2. Cin, şeytan gibi hayalî yaratıklar. 3. Korkusuz, yavuz, heybetli.
Korkutalp
Korkusuz, yavuz, heybetli yiğit.
Korkutata
Korkusuz, yavuz, heybetli ata.
Korman
Kor gibi ateşli, canlı, hareketli kimse.
Körnes
Ayna.
Köroğlu
Ünlü Türk halk öyküsünün kahramanı.
Körpe
Yeni yetişmiş, taze, genç.
Kortak
Güzel, gösterişli, endamlı.
Kortan
Ateşli, canlı, hareketli kimse.
Kortaş
Ateşli, canlı, hareketli kimse.
Kortay
Ateşli, canlı, hareketli kimse.
Korucu
Orman vb. bekçisi.
Korugan
Kale, hisar.
Koryak
Odun veya kömürü kor duruma gelinceye kadar yak anlamında kullanılan bir ad.
Koryay
Ateşli, canlı, hareketli kimse.
Koryiğit
Ateşli, canlı, hareketli kimse.
Koryürek
Ateş gibi sıcak yüreği olan.
Koşal
Koş ve al anlamında kullanılan bir ad.
Köse
1. Bıyığı sakalı çıkmayan erkek. 2. Cılız, bodur. 3. Yeni evlenmiş erkek, güvey.
Köşek
1. Deve yavrusu. 2. Torun.
Kösem
Kılavuz, yol gösteren, rehber.
Kösemen
bk. Kösem
Köşker
Kunduracı.
Kösten
Ilıca.
Koşuk
Koşma, şiir, türkü.
Koşukhan
Bir arada olan hükümdarlar.
Koşuktekin
Bir araya gelmiş hükümdarlar.
Kotuz
Gururlu, kibirli.
Kotuzhan
Gururlu, kibirli hükümdar.
Koyak
1. Vadi, dere. 2. Dağlar ve kayalıklar üzerindeki doğal çukurlar. 3. Dağ üzerinde otu bol olan, bitek, çukur yer.
Koyaş
Güneş.
Koygun
1. Etkili, hüzünlü, dokunaklı. 2. Akdoğan.
Köymen
Köylü.
Koytak
Rüzgâr almayan çukur yer.
Koytan
Dağ bucağı.
Koytuk
Oyuk, çukur, siper
Köz
1. Kor, ateş koru, kızıl ateş parçası. 2. İçinde küçük küçük kor parçalan bulunan kül.
Kozak
1. Kozalak. 2. Ham meyve. 3. Güneş görmeyen, gölgede kalan yer.
Közcan
Samimi, içten kimse.
Közer
Gören kimse.
Kubat
Kaba, şişman, biçimsiz.
Kubilay
Ünlü bir hükümdar.
Kübra
En büyük, çok büyük olan.
Kuday
Tanrı.
Kudayberdi
Tanrı lutfetti, bağışladı" anlamında kullanılan mir ad.
Kuddus
1. Temiz, pak. 2. Tanrı adlarındandır. 3. Kutsal, kutlu.
Kuddusi
Kutsal niteliklere ulaşmış olan kimse.
Kudret
1. Güç, kuvvet. 2. Allah'ın gücü. 3. Varlık, zenginlik. 4. Allah yapısı. 5. Yetenek
Kudretullah
Tanrı’nın gücü.
Kudsiye
Kutsal.
Kuğu
Yabani ve evcil türleri bulunan, çok uzun ve kıvrık boyunlu, geniş kanatlı ve geniş gagalı bir su kuşu.
Kukus
Tomurcuk.
Kulan
İki üç yaşında dişi tay, kısrak.
Kumral
Saçları koyu sarı ve açık kestane rengi olan.
Kumriye
Kumru.
Kumru
Güvercinden küçük, boz, gri renkli, sevimli bir kuş.
Kürşad
bk. Kürşat
Kürşat
1. Yiğit, alp.2. Göktürk prenslerinden birinin adı.
Kurtuluş
Tehlikeli veya kötü bir durumdan kurtulma.
Kutal
Uğurlu, talihli, mutlu ol, şansın açık olsun anlamında kullanılan bir ad.
Kutan
1. Saban. 2. Saka kuşu.
Kutay
1. Kutlu, uğurlu ay. 2. İpek, ipekli kumaş.
Kutbiye
Kutupla ilgili, kutba ilişkin.
Kutgün
Mutlu gün.
Kutlay
Kutlu, uğurlu ay.
Kutlu
Uğurlu, kutsal, mutlu.
Kutluay
bk. Kutlay
Kutluk
Uğurlu.
Kutsal
1. Güçlü bir dinsel saygı uyandıran veya uyandırması gereken kimse.2. Tapınılacak veya yolunda can verilecek derecede sevilen. 3. Uğur getirdiğine inanılan.
Kutsalan
Uğur getiren, kutlu.
Kutsalar
Uğur getiren, kutlu.
Kutsan
Uğurlu, talihli ad.
Kutsel
bk. Kutseli
Kutseli
Uğur, mutluluk seli.
Kutun
1. Mutlu.2. Kutsal.
Kuyaş
Güneş.
Kuzay
Güneş görmeyen gölgelik yer.
Kuzey
1. Sağını doğuya, solunu batıya veren kimsenin tam karşısına düşen yön, dört ana yönden biri, şimal, güney karşıtı. 2. Bulunduğu noktaya göre kuzeyde kalan yer.